92
Ü N S E V E R
X X X
II
“katılma payı alacağı” ile “değer artış alacağı”nın hesaplanması çok
kolay olmamaktadır. Kanun, oldukça karışık ve anlaşılmaz ifadelerle
bu alandaki tartışmaların çözümünden ziyade uygulamada farklı
sonuçlara ulaşılmasına neden olmaktadır. Gerçekten, katılma alacağı
hesaplamasında kullanılan yönteme benzer bir yöntemin “artık
değerin hesaplanmasında” da kullanılması halinde mevcut karmaşanın
giderilmesi mümkün olacaktır. Kadının eviçi emeğinin mali değerinin
hesaplanması mümkün olduğuna göre, bu değerin toplam içindeki
“katkı payı” da oransal olarak belirlenebilir.
Yapılan açıklamalardan da görüldüğü üzere kadının ev içi emeğinin
katılma payı alacağı davalarında hesaba katılmasının önünde hukuki
hiçbir engel bulunmamaktadır. Hukuken, eşin gelirinin olmamasının
veya eşlerden birinin gelirinin diğerinden fazla olmasının, yapılan artık
değer hesaplamasında ortaya çıkacak bedelin yarısını talep etmesinin
önünde engel değildir.
Ancak katılma payı alacağı davalarında
eşlerin mallarının aktiflerinin ve
pasiflerinin hesaplanmasında,
kanunlar ve Anayasa ücret,
emek ve edinilmiş malların ne
olduğunu tanımlamasına rağmen
kadının ev içi emeğinin aktiflere
eklenmemesinin hukuki olmaktan
çok kanun uygulamacılarının hali
hazırda yukarıda etraflıca saydığımız
kadına yüklenen toplumsal cinsiyet
algısından kaynaklı bir sorun olduğu
düşüncesindeyim.
E V İ Ç İ E M E Ğ İ N ( S E C O N D S H I F T ) B E D E L İ V E B O Ş A N M A D A E T K İ L E R İ
Katılma payı alacağı davalarında
eşlerin mallarının aktiflerinin ve
pasiflerinin hesaplanmasında,
kanunlar ve Anayasa ücret,
emek ve edinilmiş malların
ne olduğunu tanımlamasına
rağmen kadının ev içi emeğinin
aktiflere eklenmemesi hukuki
uygulamadan kaynaklananan
bir adaletsizliktir.